Dağlık Karabağ’da 27 Eylül tarihinde başlayan savaş 44 günde Ermenistan’ın tarihi mağlubiyetiyle sona ermiş, yenilginin ardından Erivan’da başlayan protestolar Başbakan Paşinyan’a istifa çağrılarıyla günlerce devam etmişti.
Azerbaycan 27 yıl sonra işgalden kurtulan Ağdam’a girmiş ancak şehirdeki acı tablo, gün ışığıyla birlikte ortaya çıkmıştı. Neredeyse tek bir sağlam bina kalmayan şehrin harabe görüntüsü yürek burktu.
Rusya heyeti Azerbaycan ve Ermenistan’da önemli görüşmeler gerçekleştirirken Paşinyan’a tüm umutlarını başladığı Rusya’dan yine kötü haber geldi.
“Dağlık Karabağ Azerbaycan’ın Ayrılmaz Bir Parçası”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etti.
Rossiya 1’e konuşan Putin, Dağlık Karabağ’ın aidiyeti ile ilgili değerlendirmesinde bölgenin Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi.
Putin, “Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ve egemenliğini tanımadı. Bu, uluslararası hukuk açısından hem Dağlık Karabağ’ın hem de ona komşu tüm bölgelerin Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğu anlamına geliyordu” diye konuştu.
Ermenistan Yalnız Hissetmesin Diye Herşeyi Yaptık
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 10 Kasım itibariyle Dağlık Karabağ’da 27 Eylül’den beri devam eden çatışmaların durması için bir anlaşma imzalamıştı.
İmzalanan ortak bildiriye göre Azerbaycan ve Ermenistan güçleri anlaşmanın imzalandığı anda bulundukları noktalarda kaldı. Böylece çatışmalar esnasında ele geçirdiği yerleşim yerleri Azerbaycan’ın denetimine geçmiş oldu.
Bu bir alıntı metin örneğidir.
Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaları sonlandıran anlaşmanın ardından bölgedeki durum ile ilgili temaslarda bulunmak üzere Rus hükümet üyelerinden oluşan heyet Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmiş, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dur.
Başbakan Yardımcıları Aleksandr Novak ve Aleksey Overçuk oluşan heyet Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya’nın imzaladığı üçlü bildirinin bölgede sağlam ve uzun süreli barışın sağlanması açısından önemli adım olduğunu açıklamıştı.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in, “‘Dağlık Karabağ sorunu’ ifadesini bir daha duymamayı umuyorum” şeklindeki açıklamasına katıldığını bildiren Aliyev, “Ben de bu sözleri duymayacağımı umuyorum.
Umarım Dağlık Karabağ bahsi geçtiğinde, sadece kalkınmadan, savaşın sonuçlarının ortadan kaldırılmasından ve bir zamanlar birbirine düşman olan ülkelerin uzlaşmasıyla ilgili haberler duyacağız.” dedi.
Lavrov, üç ülkenin imza attığı bildirinin, bazı güçler tarafından kan dökülmesinin sonu, barışçıl yaşama geçiş, insani sorunların çözümü olarak değil, jeopolitik oyunların prizmasıyla yorumlanmaya çalışıldığını, bunun da çağdaş değerlerle bağdaşmadığını kaydetti.
Aliyev’in bölgedeki uzlaşma konusunu her zaman vurgulamasına özel önem verdiklerini bildiren Lavrov, bölgede yapılacak tüm çalışmaların yabancı çıkarlar için değil bölge insanlarına yönelik olduğundan emin olduğunu ifade etti.
Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.
Burası yukarıda ki görselin altyazı örneğidir.
Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.
İstifa çağrılarına direnen Başbakan Nikol Paşinyan, dünyada hiçbir ülkenin tanımadığı Dağlık Karabağ’ın yöneticisi Arayik Harutyunyan’la görüştü.
İkilinin buluşmasına dair yapılan açıklamada çatışmalar sırasında kaçanların geri dönmesi ve normal yaşamın başlaması masaya yatırıldı.
Şimdiye kadar 25 bin Ermeninin Dağlık Karabağ’a geri döndüğü bilgisini veren Harutyunyan, savaşta ölen askerlerin ailelerine 600 dolar yardım verileceğini söyledi. 10 Kasım anlaşmasıyla statüsü tamamen belirsiz kalan Dağlık Karabağ Ermenistan tarafından bile tanınmıyor.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar devam ederken Ermenistan’a verdiği desteği açıkça ifade eden Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise hafta sonunda dikkat çeken bir ziyaret gerçekleştirdi.
Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.
Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.
Özellikle taş işçiliğinde ve mimaride çığır açan Urartu Krallığı bu medeniyetlerin başında geliyor. Şebeteria adı verilen eski Palu Kalesi’nde Urartu Dönemi’ne ait; kaya mezarları, tüneller, tapınaklar ve su sarnıçları günümüze kadar ulaşmış. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılan taş kitabe ise bu eserlerden en dikkat çekeni.
Çivi yazısı ile yazılmış olan taş kitabe, Palu Kalesi’nin kuzeybatısında yer alan 3.40 metre x 1.50 metre boyutlarında ve 0.30 metre derinliğinde bir oyuk içerisinde iki bölümden oluşuyor.
Taş yazıt Urartuların batı seferleri hakkında bize bilgi veriyor. M.Ö. 804 yılında Urartu Kralı Menua Fırat`ı geçmiş ve fetihlere başlayarak Palu`yu fethetmiş.
Kitabede, Palu`nun adının “Şebeteria” olduğunu, Asurlular`ın elinde bulunan Alziyurdunu ele geçirdiğini, Şebeteria, Huzana ve Şupa`yı topraklarına kattığını, Şebeteria`da bir tapınak yaptırdığını, Meletia (Malatya) şehrini haraç vermek suretiyle anlaşma yaptığını açık bir şekilde anlatılmış. Bölgede bir başka örneğinin bulunmaması ve Van Kalesi’ndeki Urartu yazıtının tahrip olmasından dolayı okunamaması, bu taş yazıtı daha da önemli kılmış.
Bu kitabe üzerine M.S 19. yüzyılda yazılmış Arapça yazıtta;
” Ed-dünya sâ’tun fec’ alhâ Tâ’aten
Ketebe el-Verd bin Abdullah”yazıyor.
Çevirisinde ise;
“Dünya bir saatlik zamandır, onu ibadetle geçir.
Abdullah oğlu Verd yazdı.” Okunmaktadır.
Ayrıca bu kitabe hakkında bize bir başka bilgi veren ise Polonyalı Simeon’un Seyahatnâmesidir. Polonyalı Simeon 17. yüzyılın en ünlü seyyahlarından birisi olup, 1608-1619 yılları arasında da Anadolu’yu karış karış gezmiş bir gezgindir. Seyahatnâmesinde kitabe hakkında şunlara yer vermiştir:
“Kalenin içinde bulunan (Palu Kalesi) ve Vardapet Surp Mesrop’a atfedilen mabede girerek dua ettik. Mabedin karşısında Yahudilerin mukaddes sandukaları şeklinde ve kitabeli bir dikili taş vardı. Yazıyı okuyamadık, fakat bunun Allah tarafından Ermenilere ihsan edilen hurufat olduğunu söylediler.”
Polonyalı Simeon’un Seyahatnâmesinin çevirisini yapan Hrand Der Andreasyan’ın kitabe hakkında verdiği bilgiler ise şöyledir:
“Müellifin zikrettiği kitabe ve ona dair rivayet, on üçüncü asırda mevcut olup aynı asır Ermeni müverrihlerinden Vardan kitabeden bahsederken, “Allah, Mesrop’un aradığı on dört eksik harfi, Sina Dağı’nda Musa’ya yaptığı gibi kendi eliyle bir taşın üzerine yazmıştır. Allah’ın el yazısı Palu Dağı’nda hâlâ görülmekte olup yerli halk hâlâ ona ibadet etmektedir.” diyor. Sözü geçen yazının aynı mıntıkada keşfedilen diğer kitabeler gibi eski bir çiviyazısı olduğu tespit edilmiştir.”
Kitabenin çevirisi ise şöyle:
URARTU KRALI MENUA’YA
O, Haldi’nin arabasını kullandı, O (ŞEBETERİA) Ülkesini aradı,
Haldi’nin korku salan ışıklı arabasıyla, Haldi’nin korku salan parlaklığıyla, Haldi’nin gücüyle Menua’da İşpuini’de gitti.
O Şebeteria kentini ülkesine getirdi. Huzana (kentini) ülkesine getirdi. Şupa (kentini) ülkesine getirdi. Hate ülkesi sınırlarında sefer sona erdi.
O, Şebeteria (kentindeki) bu taşı (kaya nişi) Haldi’ye adadı. O, Haldi Tapınağı kurdu. Şebeteria (kentinde) Melitene kenti kralı Suliehauali’ye haraç ödemeyi önerdi.
En büyük Haldi’nin Menua, İşpuini de güçlü kral, büyük kral Bıai ülkeleri kralı, Tuşba kentinin sahibi (Efendisi).
MENUA KONUŞUYOR!
‘’KİM BU YAZITI KIRARSA, KİM SÖKERSE, KİM BİRİNİN YANINDA DİĞERLERİNİ GÖRÜRSE, HALDİ HAVA TANRISI VE GÜNEŞ TANRISI VE DİĞER TANRILAR ONU MAHVETSİN. GÜNEŞİN IŞIKLARI DA GÖTÜRSÜN, ARHİ VE İNİANİ YAŞAMINA SON VERECEK VE YOK OLUP GİDECEKTİR.”
Emre Şimşek, doğuştan engelli. Tesbih satarak geçiniyor çünkü engelli ücreti yetersiz. Ulaşımda büyük zorluklar yaşadığını belirtiyor, kolaylık istiyor. Engelsiz Çağ köşe yazarımız Uğur Becerikli, ertelenen Erişebilirlik Kanunu’nun uygulanmasını istedi
Kanser teşhisi konan annesiyle birlikte yaşayan 28 yaşındaki Emre Şimşek, İstanbul’un çeşitli yerlerinde tesbih satışı yaparak geçimini sağlamaya çalışıyor. Hayatın pahalanmasıyla aldığı engelli ücreti ise yetersiz hale gelmiş durumda.
Şimşek ile Taksim meydanında buluştuk. “Engellilerin okuyabilmesi için okullarda hem gerekli şartlar yoktu hem de ailenin sürekli taşıması, ilgilenmesi gerektiği için zordu” diyen Şimşek, ortaokuldan sonra okuyamadığını belirtti.
Vatan Partisi İstanbul Engelliler Bürosu Başkanı, Aydınlık Gazetesi Engelsiz Çağ köşe yazarımız Uğur Becerikli de engellilerin ulaşım ve eğitim sorunlarına yönelik çözümü açıkladı.
‘5 yıldır tesbih işiyle uğraşıyorum’
Emre Şimşek sözlerine tesbih satma işine nasıl girdiğini anlatarak başladı. Şimşek şöyle konuştu, “Annem eskiden merdiven silerek evi geçindiriyordu. Bir gün annem iş yerinden ışıklı anahtarlık ürününü getirdi ve onu satmaya başladım. Araya pandemi girince işler durdu. O anahtarlık işi olmadı. Sonra çok sevdiğim bir abim vasıtasıyla tesbih işine girdim. Yaklaşık 4,5 yıldır da tesbih işiyle uğraşıyorum.
“Belirli bir süre zarfında satışı yapılacak ürünleri biriktiriyorum. Sonra Haftada da 2, 3 defa kargoya gidiyorum, satışı gerçekleştiriyorum. Bazen belli noktalarda görüşüp, satışı gerçekleştiriyorum. Bazı noktalara ulaşmakta zorlanıyorum. Engellilere ulaşımda daha fazla kolaylıklar sağlanmalı.”
‘Anneme kanser teşhisi kondu’
“Aslen Sivaslıyım. Ailem İstanbul’a göç etmiş, 3 yaşında buraya geldim. 25 yıldır da İstanbul’dayım. Benden büyük 5 kardeşim var. En küçükleri benim. Onlar benim gibi değiller. Ben doğuştan engelliyim. Engelli olduğum için çocukluğum zor geçti. Ortaokula kadar okuyabildim. Engellilerin okuyabilmesi için okullarda hem gerekli şartlar yoktu hem de ailenin sürekli taşıması, ilgilenmesi gerektiği için zordu. Ama her zorluğun bir kolaylılığı vardır. Zamanla bu zorluğu aştım.
“Annem ve babam 11, 12 yıldır ayrılar. Babam köyde. Annem ise burada bizimle birlikte yaşıyor. Bundan bir buçuk, 2 yıl önce annemi kalp krizi şüphesiyle, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ne götürdük. Yapılan tetkiklerde annemin midesinde delinme ve kalın bağırsağında tümör çıktı. Çeşitli ameliyatlar geçirdi. Geçen hafta gelen son patoloji sonuçlarıyla birlikte, kedisine 2. evre kolon kanseri teşhisi kondu. 1 Ağustos’ta tekrar Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesine gideceğiz, daha sonra tedavi sürecine başlayacaklar.“
‘Fiyatı 90 tl’den başlıyor’
“İlk tesbih satmaya başladığımda 35 liradan satmaya başlamıştım. Son zamlardan ve ekonomik şartlardan dolayı fiyatı arttırdım. (Kargo ücretleri vs.) Şu anda 33’lü tesbih 90, 99’lu tesbih 150 TL. Sosyal medyayı aktif kullanıyorum. Genelde Twitter’dan işler geliyor. Her sektörde olduğu gibi zorluklar var. Alan da almayan da sağ olsun.”
‘Belediyeler çözmeye bir yerden başlamalı’
Uğur Becerikli engellilere yönelik ulaşım ve eğitim sorunun yıllardır ertelenen erişebilirlik kanunun uygulanmasıyla çözülebileceğini belirterek şöyle konuştu:
“Yıllardır ötelenmiş olan Erişebilirlik Sorunu maalesef her alanda boy göstermektedir. En belirgin olanları bilindiği gibi ulaşım, eğitim ve yapısal olanlardır. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ötelenmiş olan bu soruna artık bir yerden başlamalıdır. Yıllar önce çıkarılmış olan yasa ertelene ertelene maalesef bu zamana kadar (2024) gelmiş durumda.
22.06.2023 tarihinde Anayasa mahkemesi almış olduğu karar ile Erişebilirlik kanununun uygulanması gerektiğini ve çok fazla erteleme yapıldığından, artık erteleme olmayacağına hükmetmiştir. Bu doğrultuda yerel yönetimler yıllardır sağlamadıkları erişebilirliği yapmak zorunda kalmışlardır. Ülkemizde erişebilirlik sorunu ortadan kalktığında ulaşım ve eğitim sorunu da ortadan kalkmış olacak.”
8 yıl erteleme talebini mahkeme reddetti
Erişebilirlik kanuna ilişkin belirlenen sürenin uzatılması yaşam hakkı, özel hayata saygı hakkı, eğitim hakkı ve çalışma hakkını ihlal ettiği ve Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle reddedildi.
İşte o mahkeme kararı:
“5378 sayılı Kanun’un 2. ve 3. maddelerinde umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının engellilerin erişebilirliğine uygun hâle getirilmesi zorunlu kılınmıştır. Ancak bu yerlerin engellilerin erişebilirliğine uygun hâle getirilmesi için bir geçiş süreci öngörülmüştür.
“Bununla birlikte 6353 sayıl Kanun’un 34. maddesiyle ihdas edilen geçici 3. maddesinin altıncı fıkrasının üçüncü cümlesinin ilk hâlinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için iki yılı geçmemek üzere ek süre verilebileceği hükme bağlanmıştır.
“7252 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle bu süre “üç yıl” şeklinde yeniden düzenlenmiş, 7333 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle süre “dört yıl” olarak tekrar belirlenmiştir. Son olarak dava konusu kuralla anılan cümlede yer alan “…dört yılı…” ibaresi “…sekiz yılı…” şeklinde değiştirilmiş, bu yolla gerek geçici 2. maddede gerekse geçici 3. maddede geçiş süreci için öngörülen sürelerin kanuni düzenlemeler ile birçok defa uzatılması yoluna gidilmiştir.”
“Dava dilekçesinde özetle; kuralla belirlenen sürenin uzatılmasının devlete yüklenen engellilerin korunmalarını ve toplum hayatına uyumlarını sağlayıcı tedbirlerin alınması şeklindeki pozitif yükümlülüğe aykırı olduğu, sosyal devlet ilkesi ile eşitlik ilkesini ihlal ettiği, devletin sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirme yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğu, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için belirlenen sürenin uzatılmasının yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı, özel hayata saygı hakkı, eğitim hakkı ve çalışma hakkını ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.”